Allah insana kitap yazdırır mı?

07.12.2013 23:02


Allah insana kitap yazdırır mı?

("Allah insana kitap yazdırır mı yazdırmaz mı?" konusuna açıklık getirilmesi gerekmektedir. Çünkü günümüzdeki din bilginlerimiz Allah ile kulu arasındaki bu tür bir ilişkiyi reddediyorlar. Sahip oldukları Allah’ın ihsanları arasında kalp kulağı olmadığı için bunu reddediyorlar. Allah kuluyla konuşamaz, Kitap yazdıramaz, İlham veremez diyorlar. Ne yazıkki onların sözlerinin neye dayalı olarak söylendiğini burada yazamayacağız. Çünkü sözlerinin dayandığı hiçbir ispat vasıtası yok. Allah’ın güzelliklerini yaşayamamaları gösterecekleri tek sebeb olabilir. Bu sebebte geçerli olamaz. Hele Allah bu konudaki hükümlerini Kur’an’a koymuşsa ve bu konuda önümüzde birçok yaşanmış örnek varsa... Aşağıdaki bölümde bu konuya ışık tutacak ve ispatlayacak kanıtları bulacaksınız. Allah insana kitap yazdırır mı yazdırmaz mı görelim...) Abdülkadir Geylâni Hz.nin RİSÂLEİ GAVSİYE tercümesinden:

"Ya Gavsı Âzam dedi Allah

Lebbeyk Rabbi gavs dedim.

Ya Gavsı â’zam hiçbir şeyde zahir olmazdım,

İnsanda zahir oluşum gibi...

Ya Gavsı â‘zam insan sırrımdır ve onun sırrıyım.

Gavs dedi Rabbim teâlayı gördüm ve sordum

Yarabbi aşkın manâsı nedir.

Ya Gavs dedi aşık ol bana, aşık benim ve aşk benim.

Kalbini benden gayrımdan çevir ve fariğ kıl.

Rabbimi gördüm ve miraçtan sordum."

Görülüyor ki Abdülkadir Geylâni Hz.ne de Allahu Tealâ "RİSALE-İ GAVSİYE" ismiyle bir kitap yazdırmış. Allah kendisine "GAVSI AZAM" diye hitap ediyor. Ve de Allah’ı gördüğü kesin... Diğer taraftan Abdülkadir Geylâni Hz.ne yazdırılan kitabın da adı "Risale" , yani bize yazdırılanın aynı.

Ayrıca Bediüzzaman Saidi Nursi Hz. ne Allah tarafından yazdırılan 132 kitaba da Risale-i Nur adını vermiş Allahu Teâlâ. gene ayni ismi kullanmış. Bilindiği gibi "Risalei Nur" ‘un arapcası "RİSALET-ÜN NUR" dur.

Mevlâna Celaleddini Rumî Hz.ne Mesneviyi Allah’ın yazdırdığı, Mesnevinin takdim yazısında açıkça yeralmaktadır.

Âlemlerin Rabbinden inmiştir; bâtıl, ne önünden gelebilir, ne ardından.

- Mevlânâ’nın övgüleri, " Mesnevi" nin, Kur’ân-ı Mecîd’in, hadîs-ı şeriflerin meâlini, tefsirini, şerhini ihtiva eden bir ilham eseri olduğunu bildirmek içindir.

- Burada vahiy hakkında da biraz söz söylemek lüzumunu duyuyoruz.

- Mevlânâ "Mesnevî"nin Allah tarafından verilmiş başka lâkapları da olduğunu, fakat azın çoğu, bir yudum suyun gölü, bir avuç buğdayın harmanı göstermesi dolayısıyle bu kadarını yeter bulduğunu söylüyor. Bu sözle de " Mesnevî "nin ilhama dayanan bir eser olduğunu bildiriyor; ilâhî hükümlerden hiçbir suretle ayrı bir hükmü ihtiva etmediğini anlatıyor.

- Böylece de dostların, yalnız Mevlânâ’nın sözlerini okumalarının sağlanmasını rica etmiş, Mevlânâ hemen sarığının arasından, "Mesnevî‘"nin ilk 18 beyti yazılı olan bir kâğıt çıkararak, bu düşünce sizin kutlu gönlünüze doğmadan bizim gönlümüze doğdu buyurmuştur.

- 1014. Bu beyitte "Ve Rabbin balarısına, dağlarda ağaçlarda ve çardak kurulan yerlerde kovan yapın diye emretti" âyetine işaret edilmektedir. (Kur’ân, onaltıncı, Nahl, 67).

- Yahut dilden bellenen bilgisi az olsaydı da gönüle gelen vahiy bilgisini Tanrı dostundan kapsaydı.

- Böyle bir ışığa karşı tutar da kitabı açarsan, vahiyle huzûra eren can, seni azarlar.

- Zamãnın kutbunun sözüne, soluğuna karşı, dilden aktarılan bilgiyi, su varken teyemmüm bil.

- Bu yolda şanı, şerefi bırak; kılavuzun kımıldamadıkca kımıldama.

"Eşref Rumî Hz."nin Divanı da Allah tarafından yazdırılmıştır. Aşağıdaki mısralar bunu kesinleştiriyor.

Ol dost sultandır ben ona kul,

Her dem yeni yeni nüzul,

Andandır bu cümle usul

Andandır her bahşişimiz.

And olsun senden önce de biz resuller gönderdik onlara eşler ve çocuklar kıldı (verdik).

Allah’ın izni olmaksızın bir resul için ayet gelmesi mümkün değildir. Her ecel (zaman) için bir kitap vardır.

13/RA'D-38: Ve lekad erselnâ rusulen min kablike ve cealnâ lehum ezvâcen ve zurriyyeh(zurriyyeten), ve mâ kâne li resûlin en ye’tiye bi âyetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), li kulli ecelin kitâb(kitâbun).
Andolsun, senden önce de resûller gönderdik. Onlara da eşler ve zürriyyet (çocuklar) kıldık. Bir resûl için, Allah'ın izni olmaksızın bir âyet getirmesi olmaz (mümkün değildir). Her zamanın, bir kitabı vardır.

Görülüyor ki her ecel (vade, zaman) için bir kitap vardır. Tabii yaşadığımız zaman için de bu husus geçerlidir. Ne varki bu kitap (Risalet Nurları) bir şeriat kitabı değil, Mesnevî gibi Eşref Rumî Hz. nin dîvanı gibi bir sohbet kitabıdır. Ve bir Peygambere değil, Allah’ın bir Velîsine indirilmiştir. Şeriat açısından bir değer taşımadığı cihetle de neden Velîye indirildiği açıklık kazanmaktadır. Bu ayet-i Kerime "RİSALET NURLARI"nın kapak ve birinci sayfasındaki "Allah’u Tealâ’nın izniyle indirilmiştir" mealindeki ifadenin neden kitaba konduğunu da açıklamaktadır.

Peygamber efendimiz S.A.V. son Peygamberdir. Dolayısıyla " O ‘ndan sonra asla Peygamber gelmeyeceğine göre kitap da indirilmeyecek" tarzındaki bir hüküm ise Kur’ân-ın temel hükümlerine uymamaktadır. Allah’u Teâla sadece Peygamberlere değil Peygamberlerin dışındaki insanlara da ayet indirdiğini açık birşekilde beyan etmektedir ki bu ayetler sureleri, sureler de kitabı oluşturacaktır. İşte araf suresi 175. Ayet-i Kerime, Allah’u Teâlâ buyuruyor:

"Onlara O kimsenin haberini oku ki kendisine ayetlerimize vermiştik te o bunları inkâr ederek imandan çıkmıştı, böylece şeytan onu arkasına takmışta azgınlardan olmuştu."

Değil sadece herhangibir Allah’a inanan insana, şeytana uyan insana bile Allah’u Tealâ’nın ayet indirdiği açık bir şekilde Kur’ân-ı Kerim’de ifade edilmektedir.

Görülüyor ki Peygamberlerin dışındaki insanlara da ayet indirilmektedir.

Kur’ân-ı Kerim bu konuda son derece açık olarak Peygamberlerin dışındaki insanlara da hatta hayvanlara da vahiy gelebileceğini ifade buyurmaktadır.

Nahl suresi 68. Ayeti Kerime:

"Rabbin bal arasına vahyetti."

Zilzal suresi 5. Ayeti Kerime:

"Çünkü Rabbin yere vahyetti."

Maide suresi 3. Ayeti Kerime:

"Ve o zaman havarilere Allah vahyetmişti."

Taha suresi 38. Ayeti kerime

" O zaman annene vahyedilicek şeyi vahyetmiştik."

Abdülkadir Geylani Hz. "SOHBETLER" kitabında (Sf. 578) şöyle buyuruyor.

Sf.578- Allah’ın gayrı şeylerden kopup O’na yönelen ve meleklerle ünsiyeti neticesi onların sözlerini işitmeye ve muhtelif suretlerde kendilerini görmeye başlayan kişi, meleklerin sözlerine iyice alıştığı ve yüzlerini görmeye iştiyak duyduğu anda kendisi ile onlar arasında perde kaldırılır. Kalp bu safhaya geldikten sonra tekrar Allah onu perdeler. Kendi yakınlığının ünsiyetine getirir.

Burada ise sûkuttan sonra olanlar olur. Allah onun kalbine vahyedeceğini vahyeder. Tıpkı Musa A. S’ın annesine vahyettiği gibi.

Yunus Emre şöyle buyuruyor:

"Çalaptır, (Allahtır) söylettirir.

Yunus bilmez kendi hal"

"Düşmüş idik Hak kaldırdı

Birliğin bize bildirdi."

"İçimize aşk doldurdu,

Dürüst oldu imanımız."

Ahmet Yesevi Hz. ise şöyle buyuruyor:

"Garip fakir yetimlere kılsen şamdan,

Parçalayıp aziz canın eyle kurban,

Yiyecek bulsan cemil ile kıl sen ihsan,

Haktan işitip bu sözleri dedim işte"

Demekki Allah’u Teâlâ’dan Allah’ın sözlerini işitmek, emir almak, sadece Peygamberlere has bir olgu değildir. Kur’ân-ı Kerîm’imiz de böyle söylüyor.

Görülüyor ki Allah’ın insanları hidayete ulaştırmakla vazifeli kıldığı mürşidler (imamlar) bu görevlerini Allah’tan aldıkları emirleri tebliğ suretiyle yapmak mecburiyetindedirler. 3. BÖLÜM

"Risalet Nurları" nı doğru değerlendirebilmek için; önce kavramları doğru değerlendirmeliyiz.

Risalet Nurları günümüz din alimleri tarafından değerlendirilirken gözden kaçırılan en önemli hususlardan biri de bu kitapta geçen Kur’an-ı Kerim kavramlarıdır. Bugün bu kavramlar Kur’an-ı Kerim’deki asıl anlamları yok edilerek hiçbir hedefe ulaşmayan yuvarlak lâflara dönüştürülmüştür. Bu kavramların gerçek anlamlarını bilmeyenler aslında bu kitabı anlayamazlar ve açıklayamazlar. Ama kitabımızda geçen Kur’an-ı Kerim mefhumlarına onlar bildikleri manaları vererek yorumlar getirdiler. Ve size aktardılar. Ve büyük bir yanılgının içine düştüler. Oysa samimiyetle bu konuyu bizimle tartışmış olsalardı, davetlerimizi kabul etmiş olsalardı, bugün halâ aynı yanlışın içinde olmazlardı. Onlar istemesede biz "TEBLİĞ" adında bir kitapta İslâmdan nelerin koptuğunu anlattık. Kur’an-ı Kerim’in açıklamalarında değiştirilmiş anlamlardan hareket edildiği zaman asli mesajlarını veremez olduğunu bildiren mektupları da Muhterem Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk’a Muhterem Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e Muhterem Başbakan Tansu Çiller’e Diyanet İşleriyle vazifeli olan bakan Muhterem Necmettin Cevheri’ye, Muhterem Parlementerlere, Diyanet İşleri Başkanlığına ve üst seviye yetkililerine, İlahiyat Fakültelerinin Muhterem Profesörleri, Doçentleri ve Diğer Öğretim Üyelerine, Muhterem Müftülere ve Cemaat liderlerine gönderdik.Bu mektupları ve Kur’an gerçeklerini, ayetlere dayalı olarak biraraya getirip "TEVHİD" isimli dergimizde topladık. Kitabımızın arkasında buna da yer verdik. Ancak çok önemli gördüğümüz bazı kavramları buraya aldık ki Risalet Nurları’nı okurken size yararlı olsun. Son derece açık ve anlaşılır bir şekilde bütün detayları ise Risalet Nurları’na eklediğimiz bölümde bulacaksınız.

Sf........ ® ŞEYHÜL EKBER : Vaktiyle Allah’ın Muhyiddin Arabi Hz.ne verdiği ünvan. Büyük Şeyh - Şeyh lerin büyüğü anlamına gelir.

Sf........ ® MÜRŞİDİ KÂmil : Kemâl derecesine ulaşmış Allah’ın İrşad makamına tayin ettiği mürşid.

Sf........ ® Ruh : Bu kitapta bazan nefs anlamında, bazan ruh anlamında kullanılmıştır.

Sf........ ® MEHDİ :Hidayete vesile olan, hidayete erdiren demektir.

Sf........ ® NEFS: Muhtevasında yalnız afetler bulunan vucüdumuz.

Sf........ ® RUHU SABİT: Nefs manasına kullanılmıştır.

Sf........ ® Ruhu revan : Ruh manasına kullanılmıştır.

Sf........ ® KAADİRİ MAHLÛk: Allah’tan devamlı emir alan ve her an sadece Allah’ın emirlerini yapan mürşid.

Sf........ ® KAADİRİ MUTLAK: Tasarruf altına giren, fizik vucuduna artık kendisi kumanda edemeyen, fizik vücuduna Allah’ın kumanda ettiği kişi. Allah Kaadiri mutlak olduğu için ve kul kendi iradesiyle değil Allah’ın iradesiyle hareket edebildiği için ve bu sebeble herşeyi yaptıran Allah olduğu için o kulun vücudu işlemde Allah’ın kullandığı bir vasıta olduğu için kul bu ismi dolaylı olarak alıyor.

Sf........ ® VAHİY: Vahiy Allah’ın yerde, göklerde, arı ile havarilerle ve Hz. Musa’nın annesi ile ve evliya ile yaptığı konuşmalarda onlara hitabı.

Sf........ ® ALLAH İLE KONUŞMAK: Kişinin Allah’a sual sorması ve cevap alması.

Sf........ ® TECELLİ: Allah’ın tasarrufu.

Sf........ ® İRŞAD: Hidayete erdirme faaliyeti

Sf........ ® TEHECCÜD NAMAZI: Peygamber Efendimiz SAS’eait gecenin en az üçte biri kadar, en çok üçte ikisi kadarbir zaman kılınan namaz.

Sf........ ® KAİNAT HAKİMİYETİ: Allah’ın yerleri ve gökleri bütün insanlar için yaratması ve insanların emrine vermesi sebebiyle bütün insanlar kainatın hakimi kılınmıştır.

Sf........ ® TAYYİ MEKÂN: Aklın nefse veya ruha kumanda ederek kişinin nefs veya ruh olarak sonsuz hızla mekân değiştirmesi.

Sf........ ® ALLAH’A ULAŞMAK: Ruhun Allah’a ulaşması

Sf........ ® GÜNAHLARIN SETREDİLMESİ: Allah’ın günahları örtmesi.

Sf........ ® İMAMI AZAM: Allah’ın huzurunda kılınan huzur namazını kıldıran kişi.

Sf........ ® UBUDİYETİ AŞMAK: Allah’ın tasarrufuna giren bir mürşidin kendi iradesini kullanamaması ve vücuduna herşeyi Allah’ın yaptırması hali.Sf:

NOT: TAVZİH BÖLÜMÜNDE BU KAVRAMLAR KONUSUNDA GENİŞ BİLGİ SUNULMUŞTUR.