âyetleri örtmek, âyetlere küfretmek ve âyetlerle alay etmek ne demektir?

24.08.2013 20:59
SORU  
   
 

 

: Kehf-105 ve 106. âyetlerinde geçen âyetleri örtmek, âyetlere küfretmek ve âyetlerle alay etmek ne demektir? Âyetlere inananlar ve inanamayanların yanında başka hangi grup insanlar vardır?

CEVAP:

 

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).
İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

18/KEHF-106: Zâlike cezâuhum cehennemu bimâ keferû vettehazû âyâtî ve rusulî huzuvâ(huzuven).
(Âyetlerimi) örtmeleri (inkâr etmeleri) ve âyetlerimi ve resûllerimi alay konusu edinmeleri sebebiyle, onların cezası işte bu cehennemdir.


Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim: Onlar Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerdir.
ve likâihî: ve O’na mülâki olmayı, ölmeden evvel ruhunu Allah'a ulaştırmayı örtenlerdir, inkâr edenlerdir, küfredenlerdir.
fe habitat a’mâluhum: ve onların amelleri boşa gitti  
fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ: onlar için kıyâmet günü mizan tutulmayacaktır. Kimler için?
Zâlike cezâuhum cehennemu: onların cezası cehennemdir.
bimâ keferû: inkâr ettikleri için
vettehazû âyâtî: âyetlerimle alay ettikleri için  
ve rusulî huzuvâ: ve resûllerimle de alay ettikleri için.

Burada Kehf Suresinin aslında 103. âyeti kerimesinden başlıyor. Burada Kehf-105 ve 106.  âyetleri vermek istiyor. Sadece bu 105 ve 106. âyetlerde kişilerin suçu anlatılıyor. Neymiş suçları? Allah’ın âyetlerini inkâr etmek, örtmek, küfretmek.

Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin ve özellikle burada bir şeyi daha ilâve ediyor Allahû Tealâ; ve “Allah'a mülâki olmayı, ruhu ölmeden evvel Allah'a ulaştırmayı inkâr edenlerin amelleri boşa gitmiştir.” diyor Allahû Tealâ.

Bu amelleri boşa giden insanlar ne demek? Ömürleri boyunca ibadet etmişler, derecat kazanmışlar. O kazandıkları, kendi ibadetleri sebebiyle kazandıkları boşa gitmiş bu insanların. İbadetleri onlara hiçbir şey kazandırmamış, amelleri heba olmuş.

İşte böyle bir dizayn söz konusu. Ama başkaları da var. Onlarınsa mizanlarını bile tutmuyor Allahû Tealâ. Kim bu insanlar? Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar, Allah'a mülâki olmayı inkâr ediyorlar. Bunun ötesinde Allah’ın âyetleriyle ve Allah’ın resûlleriyle alay ediyorlar. İster Allah’ın resûlleriyle alay etsinler ister Allah’ın âyetleriyle alay etsinler, Allahû Tealâ diyor ki: “Onlar için mizan tutmayız.” Elbette bu Allah’ın âyetleriyle alay edenler  de Allah’ın resûlleriyle alay edenler de aynı şeyleri yapıyorlar zaten yani Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve özellikle insan ruhunun ölmeden evvel Allah'a ulaşmasını inkâr ediyorlar.

Sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! “Onlar için mizan tutmayız.” diyor Allahû Tealâ. Peki, onların mizanlarında mizanı tutulmayacağına göre bu insanların diğerlerinden farkı ne? Amelleri boşa gidenlerle mizan tutulmayanlar arasında fark var mı? Elbette. Amelleri boşa gidenler sadece kendi amellerinden, kazandıkları derecelerden sıfırlananlardır ama başkalarının bu insanlara kötülük etmesi sebebiyle kul hakkı doğduğu için başkalarından kazandıkları dereceler amel defterinde duruyor, günahları duruyor ve başkalarından onların kendilerine zulmetmesi sebebiyle kazandıkları, kul hakkı doğması sebebiyle kazandıkları pozitif dereceler amellerinde, amel defterlerinde duruyor.

Öyleyse onlar için mizan tutulur. Çünkü pozitif dereceler de var amel defterlerinde yani hayat filmlerinde. Ama kim Allah’ın resûlleriyle ve Allah’ın âyetleriyle alay ederse, bu hataları işleyip de ve Allah’ın âyetlerini ve Allah'a mülâki olmayı, ruhunu Allah’a ölmeden evvel Allah'a ulaştırmayı gizlemiş adam, saklamış, örtmüş, inkâr etmiş, yalanlamış; bu insanların amelleri boşa gidiyor. Sadece Allah’ın âyetlerini kişi yalanlarsa değil, hem Allah’ın âyetlerini yalanlayacak hem de hidayeti yalanlayacak, Allah'a mülâki olmayı yalanlayacak, irşad yolunu yalanlayacak. Böyle insanların durumu, onların amellerinin boşa gitmesi. Diğerleri ise kendileri için mizan tutulmayanlar. Onlar bu hataları, bu günahları işledikten sonra, Allah’ın resûlleriyle ve Allah’ın âyetleriyle alay etme küstahlığında da bulunanlar.

Şimdi kardeşimiz soruyor: “Âyetleri örtmek, âyetlere küfretmek, âyetlerle alay etmek ne demektir? Âyetlere inananlar ve inanmayanların yanında başka hangi grup insanlar vardır?”

Bu âyet bize, Kehf-105 bize, Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerin yani örtenlerin durumunu gösteriyor ve özellikle Allah'a mülâki olmayı örtenlerin, inkâr edenlerin durumunu gösteriyor.

Bakalım Kehf Suresinin 105. âyet-i kerimesinde diğerleriyle beraber mütâlea ettiğimizde ne var: Birçok Kur'ân-ı Kerim mealinde “küfr” kelimesi örtmek ifadesiyle değil de “inkâr” kelimesiyle kullanılıyor. Demek ki bir Allah’ın âyetlerini inkâr etme müessesesi var ve Allah'a mülâki olmayı inkâr etmek var. Bunların amelleri boşa gitmiş oluyor. Bir de Allah'a ulaşmayı nakzedenler, yalanlayanlar var, tekzip edenler var. Tekzip etmek, yalanlamak demek. Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesinde: “kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi.” diyor Allahû Tealâ.


10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).


“Allah’ın âyetlerini tekzip edenler, yalanlayanlar var ya, onlar andolsun ki hüsrandadırlar.”
“ve mâ kânû muhtedîn: ve onlar hidayete eremezler.” diyor.

Öyleyse Allah’ın âyetlerini “kad hasirellezîne kezzebû” tekzip edenler var, yalanlayanlar var. Bu yalanlayanların Allah’ın âyetlerini yalanlaması veya hidayeti yalanlamaları, iki ayrı hüviyet kazandırıyor kişilere. Allah’ın âyetlerinin yalanlanması olayı veya Allah'a mülâki olmanın, ulaşmanın yalanlanması olayı, birbirinden ayrı iki tane faktör.
 
Yûnus Suresinin 45. âyet-i kerimesi “kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi: Allah'a mülâki olmayı, ruhu Allah'a ulaştırmayı tekzip edenler, nefslerini hüsrana düşürenlerdir.” diyor. “Onlar hidayete eremezler.” diyor. Ama nefsini hüsrana düşüren kişi, hüsranda olan kişinin de gideceği yerin cehennem olduğunu söylüyor, Mu’minûn Suresinin 103. âyet-i kerimesi. Allahû Tealâ buyuruyor ki Mu’minûn-103’te:


23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.


“Onların günah tartıları, sevap tartılarından ağırdır. Onların gidecekleri yer cehennemdir. Orada ebediyyen kalacaklardır. Onlar hüsranda olanlardırlar.” diyor.

“Hüsranda olanların özelliği, günahlarının sevaplarından çok olması. Gidecekleri yer cehennem. Ebediyyen orada kalacaklardır.” diyor Allahû Tealâ ve Allah'a mülâki olmayı “kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi” Allah'a mülâki olmayı yalanlayanlar, tekzip edenler.  

Sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Allah’ın âyetlerini ve hidayeti gizleyenler, ketmedenler; Bakara-159. Allahû Tealâ buyuruyor ki:


2/BAKARA-159: İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).
Muhakkak ki, beyyinelerden indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder ve lânet ediciler de onlara lânet eder.


“Biz insanlara indirdiğimiz mukaddes kitaplarda, ispat vasıtalarıyla anlatmamıza, ispat etmemize rağmen, onlar ki Bizim, Allah’ın âyetlerini ve hidayeti ketmederler, gizlerler. Allah da onlara lânet eder. Lânet edenlerin de hepsi onlara lânet eder.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse Allah’ın âyetlerini ve Allah'a mülâki olmayı gizleyenler var, yalanlayanlar var ve inkâr edenler var yani örtenler ve ketmedenler, gizleyenler. Bu gizleyenlere Allahû Tealâ’nın lâneti var sevgili izleyenler, dinleyenler! Allah’ın lâneti söz konusu.

 Öyleyse herbir grup, ayrı bir standardın içinde. İşte A'râf-147:


7/A'RÂF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhirati habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ve onlar ki; âyetlerimizi ve ahirete ulaşmayı (hayatta iken ruhun Allah’a ulaşmasını) tekzip ettiler (yalanladılar) ve onların amelleri, heba oldu (boşa gitti). Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır?


Allahû Tealâ diyor ki: “Kim âyetlerimizi yalanlarsa.”
 
“Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ: Kim âyetlerimizi yalanlarsa
ve likâil âhireti: ve ahirete ulaşmayı, Allah'a dünya hayatını yaşarken ulaşmayı kim yalanlarsa, onların amelleri habitat a’mâluhum; boşa gitmiştir.” diyor Allahû Tealâ.

Öyleyse Allah’ın âyetlerini yalanlayanlar, Allahın âyetlerini ve özellikle hidayeti yalanlayanlar, hidayeti inkâr edenler ve hidayeti ketmedenler, gizleyenler; bu 3 grubun her biri birbirinden daha ağır suçların sahipleri: Âyetlere inanmayanlar, âyetleri yalanlayanlar, inkâr edenler, gizleyenler.

Giderek daha ağır boyutlar kazanıyor. İşte bütün bunlar Allah’ın âyetleriyle ilişkili çeşitli gruplar. Allah razı olsun.