BAKARA-11

07.08.2019 22:21

BAKARA-11

 

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لاَ تُفْسِدُواْ فِي الأَرْضِ قَالُواْ إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ

 

Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne).

Onlara (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayetten men ettikleri için Allah'ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah'ın yolundan men etmeyin)!” denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz.” dediler.

 

 

 

Kelime kelime anlamı

1.

ve izâ

: ve o zaman, olunca

2.

kîle lehum

: onlara ..... denildi

3.

lâ tufsidû

: fesat çıkartmayın

4.

fî el ardı

: yeryüzünde

5.

kâlû

: dediler

6.

innemâ

: ancak, sadece

7.

nahnu

: biz

8.

muslihûne

: ıslâh ediciler, ıslâh edenler

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Fesatın muhtevası, Rad Suresinin 25, Hac Suresinin 8 ve Mu'min Suresinin 56. âyet-i kerimelerinde verilmektedir. Müfsidler, Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için Allah'ın âyetlerinden gâfil ve Allah'a asi olan bu ilimsizler, Allah'ın emrini yerine getirmeyerek hidayetçiye tâbî olmazlar. Sadece kendileri emirleri yerine getirmeyerek cehenneme gitmenin ötesinde, Kur'ân-ı Kerim gibi nurlu bir kitab'a dayanmadan el yazması kitaplardan verdikleri yanlış dîn bilgilerini diğer insanlara öğretip milyonlarca insanın da cehenneme gitmesine sebep oldukları için onlar yeryüzünde fesat çıkaranlardır: Allahû Tealâ bu faydasız ilim sahiplerinden Allah'a sığınmamızı Mu'min-56'da emrediyor.
 

13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).

Onlar, misaklerinden sonra (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah'a misak verdikten sonra) Allah'ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmezler). Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah'a ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm'e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun kötüsü (cehennem) onlar içindir.
 

22/HACC-8: Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).

Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.
 

40/MU'MİN-56: İnnellezîne yucâdilûne fî âyâtillâhi bi gayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bi bâligîh(bâligîhi), festeiz billâh(billâhi), innehu huves semîul basîr(basîru).

Muhakkak ki, kendilerine gelmiş bir sultan (delil) olmaksızın, Allah'ın âyetleri hakkında mücâdele edenlerin sinelerinde sadece (Allah'a) ulaşamayacakları bir kibir vardır. Artık Allah'a sığın, muhakkak ki O, en iyi işiten ve en iyi görendir.

Burada fesat ve ıslâh olmak üzere zıt iki kavram vardır. Fesat, insanları Allah'a ulaşmayı dilemekten men etmektir. Fesat çıkarmak, iki ayrı grubu oluşturmak demektir. Böyle bir şeyi İslâm kesinlikle emretmez.

İslâm'ın emrettiği ıslâh ayrılıkları ve düşmanlıkları önlemek suretiyle insanlar arasında barışı, kardeşliği ve dostluğu tesis etmektir.

Allah'a ulaşmayı dileyerek mü'min olanlar mürşidin önünde tövbe ettiklerinde günahları sevaba çevrilir ve amilüssalihat yapmaya başlarlar.

Gerçekten ıslâh edici amellerde bulunanlar "biz sadece ıslâh edicileriz" diyen kişiler değil, bunların tam karşısında olup nefsin ıslâhıyla meşgul olanlardır. Bu öyle bir kurnazlık ki, bu kişiler hem Allah'ın yoluna girmezler hem Allah'a ulaşmaktan men ederler, hem de kendilerini Allah'ın yolundaymış gibi ıslâh ediciler olarak tanıtırlar.

Sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olmuş ve tâbî oldukları anda nefs tezkiyesine başlamışlar, zikir yapmışlar. Zikirle Allah'tan gelen rahmet, fazl ve salâvâttan fazıllar kalplerine yerleşmeye başlamış, ruhları da Allah'a doğru yola çıkmış; yedi kademede yedi gök katını aşarak Allah'a ulaşmışlardır.

İşte Rad Suresinin 25. âyet-i kerimesinde bu yolculuğu gerçekleştirmek istemeyenler, yeryüzünde fesat çıkaranlar olarak adlandırılmaktadır.