sav efendimizi sevdiğini iddia edenler

15.08.2015 21:04

Ben Müslüman’ın” dediğiniz zaman size sorarlar “ 

Allah’a neyinizi teslim ettiniz” diye. Çünkü Müslüman kelime anlamı teslim olan anlamına gelmektedir. Tamam, “bize böyle bir bilgi verilmedi” diyeceksiniz, tamam da Kûr’an’ı Kerim okumada havanızdan geçilmiyor, demek ki gırtlağınızdan aşağıya inmiyor. Yani kalbinizde nur oluşturmuyor.


Bakalım Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz etrafındakilere ne demiş de Bedir savaşının aslanları denilen 313 kişi olan ashabı övgülere layık kişiler olmuş.


Her şeyden önce Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz vahiy ile konuşmuş, hiç bir zaman nefsi ile konuşmamıştır.


NECM–3: Ve mâ yentıku anil hevâ. Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz.
NECM–4: İn huve illâ vahyun yûhâ.(O’nun söyledikleri), sadece O’na vahyolunan vahiydir.
O zaman vahiy ile konuşuyorsa çevresinde ki Ehlibeyt’e ve Bedevilere ne söylemiş.


KASAS–87: Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah’ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. VeRabbine davet et (Allah’a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!


Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz insanları Allah’a davet etmiş. Peki! Etrafındakiler ne yapmış? Davete icabet etmiş mi? Allah’a ulaşmayı dilemişler ve Allah’a kul olmuşlar ve müjdeler almışlar.


ZUMER–17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!


İşte Allah’a davet edildikleri zaman davete icabet etmişler ve Allah’û Teâlâ ölmeden, yaratılmamış ve emanet olan içimize doğduğumuz an üflenmiş(ve nefeha fîhi min rûhihî onun içine ruhundan üfürdü)(SECDE–9) Allah’a ait ruhumuzu Allah’a ulaştırmamızı istiyor.
Sizler; Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz sevdiğini iddia edenler, baştan kaybettiğinizin farkında değimlisiniz. İslâm’ın beş şartını yeterli görüyorsunuz ama Sahâbe gibi olamıyor ve Allah’ın ilk emrine karşı çıkmış oluyorsunuz. İyide neden yalan söylüyorsunuz “ben Peygamberimiz S.A.V. Efendimizi çok seviyorum ve Müslüman’ım” diye. Davete icabet etmeyerek Allah’a yönelemediğiniz için takva sahibi olamıyorsunuz ve müşrik gizli şirkte oluyorsunuz.


RÛM–31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a)yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O’na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Tabi ki Allah’a kul olduğunuzu iddia edeceksiniz de Allah’a kul olabilmek için de Allah’a ulaşmayı dilemeniz ve ruhunuzun Allah’a hidayet(ulaşmak) için Sıratı Mustakîm üzeri olmanız gerekiyor. Siz Sıratı Mustakîm üzere olduğunuzu iddia edebilir misiniz?


YÂSÎN–60: E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun).


Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır. YÂSÎN–61: Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.


Sıratı Mustakîm Allah’a ulaştıran yol olduğuna gör Fatiha okurken Allah’dan istediğiniz ama üzerinde bulunamadığınız yol.


FÂTİHA–5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah’ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz. FÂTİHA–6:İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane’n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM’e hidayet et (ulaştır).


Ne istenildiği bilinmiyor ki. Öğretenler de teferruattan başka bir şey bilmiyor ve bu neden ile öğretemiyor. Nasıl bir vebal altında olduklarını bilseler, ne Allah’a davetten haberdarlar nede davete icabet etmişler.


AHKÂF–31: Yâ kavmenâ ecîbû dâiyallâhi ve âminû bihî yagfir lekum min zunûbikum ve yucirkum min azâbin elîm(elîmin).
Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine icabet edin. Ve O’na îmân edin ki, sizin günahlarınızı bağışlasın ve mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve sizi elîm azaptan korusun. AHKÂF–32: Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Ve Allah’ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah’ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah’tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.


Bu yol Allah’ın yolu Allah’ın yolunda olmayı istiyorsanız, kalben ve samimi olarak çok sevdiğinizi söylediğiniz Peygamberimiz S.A.V. Efendimizin,Allah’a davetine icabet etmeniz gerekmektedir.


NİS–175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).Böylece Allah’a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenleri) ve O’na (Allah’a) sarılanları ise, (Allah) Kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).


Bu yolun Allah’ın yolu olduğuna iman ettiyseniz Sıratı Mustakîm üzeri olabilmeniz ancak Allah’ın sizin davete icabet etmeniz halinde kendisine ulaştıracaktır.(allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’NA YÖNELENİ, KENDİSİNE ULAŞTIRIR(ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır) ŞÛR–13)


Şimdi bu yazıyı samimi olarak okuyanlardan hidayetin Allah’a ölmeden ruhun ulaşması olduğunu bilmeyen veya yalanlayanlar çıkacak unutmamalı ki Allah,indirdiği Kûr’an’ı Kerim de hidayetin tarifini de yapmıştır.
O zaman hidayet nedir dersek;


”… kul innel hudâ hudallâhi De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır…” (ALİ İMRAN–73)”…kul inne hudâllâhi huvel hudâ De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (Allah’ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir…” (BAKARA–120)


Allah’ın ulaştırması olarak değerlendirilir ve doğrudur. Ama kim Allah’a yönelirse ancak yönelen Allah tarafından ulaştırılır.
Allah, kendisine yönelenleri ona ulaşmayı dileyenleri hidayete erdiriyor.” Allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb (yunîbu) “Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).”(şura–13)
Demek ki hidayet insan ruhunun Allah’a ulaşması ve bunun için kişinin ölmeden bu dileğin sahibi olması gerekmektedir. Kim ölmeden bu dileğin sahibi olursa Allah’ın da kendisine ulaştıracağını (hidayete erdireceğini) vaad ettiğini görüyoruz.


Tamam, bizde Allah’a teslim olduk Müslüman’ız(teslim olanlardanız) diyeceksiniz. Unutmayın bu sözü Peygamberimiz S.A.V. Efendimize de söylemişler ama Allah, bunun da cevabını ayet ile vermiştir.


ÂLİ İMRÂN–20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: “Ben ve bana tâbi olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah’a teslim ettik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: “Siz de vechinizi (fizik vücudunuzu)(Allah’a) teslim ettiniz mi?” de. Eğer teslim ettilerse, o takdirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.
Evet, İslâm’ın beş şartı farzdır ve yapılması gerekir. Ama İslâm’ın beş şartı kimseyi kurtuluşa götürmez çünkü bu şartlar ile hidayete eremezsiniz. Bu neden ile dalalette kalırsınız.


RA’D–27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
Size Kûr’an’ı Kerim ile ayetleri delil göstererek anlatmayan kişilere itibar etmeyin çünkü bu kişiler size hidayet veremez.
YÛNUS–35: Kul hel min şurekâikum men yehdî ilel hakk, kulillâhu yehdî lil hakk(hakkı), e fe men yehdî ilel hakkı ehakku en yuttebea em men lâ yehiddî illâ en yuhdâ, fe mâ lekum, keyfe tahkumûn(tahkumûne). De ki: “Sizin ortaklarınızdan Hakk’a hidayet edecek (ulaştıracak) kimse var mı?” De ki: “Allah, Hakk’a hidayet eder (ulaştırır). Öyleyse Hakk’a hidayet eden (ulaştıran) mı tâbî olunmaya daha lâyıktır (daha çok hak sahibidir) yoksa hidayete erdirilmedikçe, kendisi hidayete eremeyen kimse mi?” Artık size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?
Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz seviyorum veya çok seviyorum demek yetmiyor. Onun söyledikleri ki Kûr’an’ı Kerim de vaaz edilmiş 

“SÖZÜ DİNLEYİP SÖZÜN GÜZELİNE UYMANIZ LAZIM”


ZUMER–18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh (ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).


ONLAR, SÖZÜ İŞİTİRLER, BÖYLECE ONUN AHSEN OLANINA TÂBÎ OLURLAR. İŞTE ONLAR, ALLAH’IN HİDAYETE ERDİRDİKLERİDİR. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).


İnsanlar oturduğu yerden emaniye bilgilerine uymayanlara sapık der. Alın size Sahâbe vePeygamberimiz S.A.V. Efendimizin Kûr’an’ı Kerim denyaşadığı İslâm dininin bir kısmı. Siz, evet siz kurandan ne kadar sapmışsınız hiç kontrol ettiniz mi?

 

 

Sizler; Peygamberimiz S.A.V. Efendimiz sevdiğini iddia edenler, baştan kaybettiğinizin farkında değimlisiniz. İslâm’ın beş şartını yeterli görüyorsunuz ama Sahâbe gibi olamıyor ve Allah’ın ilk emrine karşı çıkmış oluyorsunuz. İyide neden yalan söylüyorsunuz “ben Peygamberimiz S.A.V. Efendimizi çok seviyorum ve Müslüman’ım” diye. Davete icabet etmeyerek Allah’a yönelemediğiniz için takva sahibi olamıyorsunuz ve müşrik gizli şirkte oluyorsunuz.