mürşid önünde tövbe Nedir
24.08.2013 20:53
SORU: Meryem-60: “Ancak mürşid önünde tövbe eden, bu sebeple mü'min olan ve bu sebeple ıslâh edici ameller işleyenler, işte bunlar cennete girecekler. Hiçbir zulme uğratılmayacaklar.” buyuruyor.
Meryem-60’ta insanı mutlaka cennete götüren bu tövbe ile ıslâh edici ameller arasındaki illiyet rabıtasını bizlere açıklar mısınız?
CEVAP:
Allahû Tealâ Meryem Suresinin 60. âyet-i kerimesinde: “Ancak tövbe eden ve âmenû olan ve “amile sâlihan” salih amel işleyen yani nefs tezkiyesi yapan.”
Öyleyse buradaki “âmenû” kelimesi; mü'min olan,
men tâbe: tövbe eden, mü'min olan ve nefsi ıslâh edici amel işleyenler
fe ulâike yedhulûnel cennete: onlar cennete konulacaklardır.
ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en): Onlara hiçbir şekilde zulmedilmeyecektir.
Şimdi kardeşimiz diyor ki: “Ancak tövbe eden yani mürşidin önünde tövbe eden bu sebeple mü’min olan ve bu sebeple ıslâh edici ameller işleyenler; işte bunlar cennete girecekler. Hiçbir zulme uğramıyacaklar.” buyuruyor. İnsanı mutlaka cennete götüren bu tövbe ile ıslâh edici ameller arasındaki illiyet rabitasını bizlere açıklar mısınız?” diyor.
Amile sâlihan… Burada 3 unsur var sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Tövbe eden…
Bir mürşidin önünde tövbe eden bu kişi evvelâ;
Meryem-60’ta insanı mutlaka cennete götüren bu tövbe ile ıslâh edici ameller arasındaki illiyet rabıtasını bizlere açıklar mısınız?
CEVAP:
19/MERYEM-60: İllâ men tâbe ve âmene ve amile sâlihan fe ulâike yedhulûnel cennete ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en).
Tövbe edenler, âmenû olanlar ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanlar hariç. İşte onlar, cennete girecekler. Ve onlara, hiçbir şeyle zulmedilmez.Allahû Tealâ Meryem Suresinin 60. âyet-i kerimesinde: “Ancak tövbe eden ve âmenû olan ve “amile sâlihan” salih amel işleyen yani nefs tezkiyesi yapan.”
Öyleyse buradaki “âmenû” kelimesi; mü'min olan,
men tâbe: tövbe eden, mü'min olan ve nefsi ıslâh edici amel işleyenler
fe ulâike yedhulûnel cennete: onlar cennete konulacaklardır.
ve lâ yuzlemûne şey’â(şey’en): Onlara hiçbir şekilde zulmedilmeyecektir.
Şimdi kardeşimiz diyor ki: “Ancak tövbe eden yani mürşidin önünde tövbe eden bu sebeple mü’min olan ve bu sebeple ıslâh edici ameller işleyenler; işte bunlar cennete girecekler. Hiçbir zulme uğramıyacaklar.” buyuruyor. İnsanı mutlaka cennete götüren bu tövbe ile ıslâh edici ameller arasındaki illiyet rabitasını bizlere açıklar mısınız?” diyor.
Amile sâlihan… Burada 3 unsur var sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Tövbe eden…
Bir mürşidin önünde tövbe eden bu kişi evvelâ;
1- Allahû Tealâ tarafından seçilmiştir.
2- Bu kişi Allah'a ulaşmayı dilemiştir.
Bunun üzerine Allahû Tealâ onun bu talebini işiterek, bilerek ve görerek ona 12 tane ihsanda bulunmuştur. Bu kişiyi mürşidine Allah ulaştırmıştır. Ne olmuştur ulaştırmışsa? Allahû Tealâ o kişiyi mürşidine ulaştırmışsa, onun önünde tövbe ettiği anda, kişi mü'min olacaktır. Buradaki gibi, ifade edildiği gibi. Kalbine îmân yazılacaktır ve aynı zamanda kişi zikir yaptığı zaman, nefsinin kalbinde Allah’ın faziletleri birikmeye başlayacaktır yani kişi nefsi ıslâh edici amellere başlamış olacaktır.
Kimin kalbinde Allah’ı zikrettiği zaman, Allah’ın katından gelen salâvât-rahmet, salâvât-fazl, partiküllerinden fazıllar kimin kalbinde birikebiliyorsa işte onlar amilüssalihat, nefsi ıslâh edici ameller yapanlardır.
Sevgili ögrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Nefsi ıslâh edici ameller işleyenler… İşte müessese böyle bir dizaynı gerektiriyor.
Sevgili ögrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Böyle bir tövbe yoksa kişi Allahû Tealâ tarafından seçilmemişse bunların hiçbirisi olmaz. Allahû Tealâ tarafından seçildikten sonra, Allah'a ulaşmayı dilememişse gene olmaz, ama Allahû Tealâ tarafından seçilmişse ve Allah'a ulaşmayı dilemişse, o kişiye Allahû Tealâ hayat hakkı vermişse, mutlaka onu mürşidine ulaştıracaktır. 12 tane ihsanla ulaştıracaktır ve tâbiiyetten sonra kişi kalbine îmân kelimesi yazılarak mü'min olacaktır. O zaman bu kişi zikir yaptığında Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye tekrar ettiğinde Allah’ın katından salâvâtla rahmet ve salâvâtla fazl partikülleri gelecek kişinin göğsüne, göğsünden kalbine ulaşacak ve kalbinden mührünü kalbinin alt tarafına iterek zülmanî kapıyı kilitleyecek, zülmanî kapıyı mühürleyecek ve böyle bir dizaynda o kişinin kalbinin içine giren salâvâtla rahmet ve salâvâtla fazl partiküllerinden fazıllar, o kişinin kalbindeki îmân kelimesinin çekim gücüne kapılarak, o çekim gücünün etrafında, îmân kelimesinin etrafında toparlanmaya başlayacaktır. Ve artık Allah’ın bütün emirlerini mutlaka yerine getirmek isteyen, yasak ettiği hiçbir fiili asla işlemeyecek olan ruhun hasletlerinin paralelinde olan faziletler, o kişinin nefsinin kalbine girecek ve yerleşecektir. Bunun adı nefs tezkiyesidir. O kişinin nefsinin tezkiyesi söz konusudur.
İşte sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Böyle bir muhteva söz konusu. Öyleyse böyle bir muhtevada kişinin nefsinin kalbinde faziletler birikiyor. İlk %7 nur birikimi; Nefs-i Emmare. Sonra her %7 nur birikiminde Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye ve Tezkiye kademeleri ve ruhun 7 tane gök katında Allah'a doğru yükselmesi, Allah'a ulaşması. Sadece bu şartlar altındaki bir kişi amilüssalihat yapabilir.
Bir insan Allahû Tealâ tarafından seçilmediyse, Allah'a ulaşmayı dilemediyse ve mürşidine 12 tane ihsan alarak ulaşmadıysa, o kişi ne kadar çok zikir yaparsa yapsın, nefsinin kalbinde nefsi afetlerden arındıracak olan, saflaştıracak olan, faziletleri nefsin kalbinde yerleştirecek olan bir ameliyeye başlayamaz. Zikri ona hiçbir şey sağlamaz. Ayrıca mürşide tâbî olduğunu zanneder. Tâbî olmamıştır, sadece formaliteyi yerine getirmiştir, tövbe etmiştir. Ama tâbiiyeti gerçekleşmemiştir. 12 tane ihsan almadığı gibi, 7 tane ni’met de almamıştır. Nefsinin kalbinde de îmân kelimesi yazılmadığı için, nefs tezkiyesi diye bir olay hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir yani amilüssalihatı işlemesi mümkün olmayacaktır kişinin.
Öyleyse bir insanın Allahû Tealâ tarafından seçilmesi söz konusu. Arkadan Allah'a ulaşmayı dilemesi söz konusu. Ondan sonra da 12 tane ihsanla mürşidine ulaşması söz konusu. Ancak bundan sonra o kişi nefs tezkiyesi yapar. Hem bütün günahları sevaba çevrilir hem de o kişi amilüssalihat yapar, nefsi ıslâh edici amellerde bulunabilir. Bu kişi Allah'a ulaşmayı dilememişse, bunların hiçbirisi olmaz. Bu kişi Allah'a ulaşmayı diledikten sonra mürşidine ulaşmamışsa gene olmaz.
Öyleyse kişi Allah'a ulaşmayı dileyecek, mutlaka mürşidine ulaşıp 12 tane ihsanla ulaşıp önünde diz çökecek, tâbî olacak, Allahû Tealâ’dan 7 tane de ni’met alacak. Ancak o zaman bu kişi için nefsi ıslâh edici amel başlar.
Furkân Suresinin 69. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ cehenneme gideceklerden bahsediyor:
Furkân-70’de de diyor ki:
“Ama kim tövbe ederse, 12 tane Allah'tan ihsan alarak irşad makamına ulaşır, onun önünde tövbe ederse ve böylece mü'min olursa (Sadece böyle mü'min olunabilir, başka bir alternatif yok.) ondan sonra da nefs tezkiyesine başlarsa, amilüssalihat yaparsa; Biz onların bütün günahlarını sevaba çeviririz.” diyor. İşte amilüssalihat yapmanın temel şartı bu; tövbe etmek. Tövbe etmenin arkasından mü'min olmak, ancak bu standartlarda söz konusu oluyor.
Öyleyse böyle bir tövbe yoksa Allah'a ulaşmayı dilemek, 12 tane ihsanla mürşidine ulaşmak, o mürşidin önünde tövbe etmek söz konusu değilse, hiç kimse nefs tezkiyesi yapamaz. Ne kadar çok zikrederse zikretsin Allah'ı, o kişinin zikri, Allahû Tealâ tarafından onun kalbine nur gönderilmesine asla sebebiyet vermez. Öyleyse illiyet rabıtası, böyle bir tövbenin yapılmasıyla amilüssalihat arasında geçerlidir. Kardeşimiz de onu burada açıklamış oluyor.
Öyleyse Allah'a ulaşmayı dileyen, 12 tane ihsanla mürşidine ulaşan ve önünde diz çöken bir kişinin mü'min olması söz konusu, nefsi ıslâh edici ameller işlemesi söz konusu. Ama bu durumda olmayan birisi, herhangi bir insan Allah'a ulaşmayı dilememişse, Allah'tan hiçbir zaman 12 tane ihsan almayacaktır. Hangi mürşide ulaşırsa ulaşsın, hangi mürşidin önünde tövbe ederse etsin, asla nefsi ıslâh edici ameller, amilüssalihat işlemesi mümkün olmayacaktır. Öyleyse bu tövbeyle amilüssalihat arasında, nefsi ıslâh edici ameller arasında kesin bir illiyet rabıtası söz konusudur. Allah razı olsun.
2- Bu kişi Allah'a ulaşmayı dilemiştir.
Bunun üzerine Allahû Tealâ onun bu talebini işiterek, bilerek ve görerek ona 12 tane ihsanda bulunmuştur. Bu kişiyi mürşidine Allah ulaştırmıştır. Ne olmuştur ulaştırmışsa? Allahû Tealâ o kişiyi mürşidine ulaştırmışsa, onun önünde tövbe ettiği anda, kişi mü'min olacaktır. Buradaki gibi, ifade edildiği gibi. Kalbine îmân yazılacaktır ve aynı zamanda kişi zikir yaptığı zaman, nefsinin kalbinde Allah’ın faziletleri birikmeye başlayacaktır yani kişi nefsi ıslâh edici amellere başlamış olacaktır.
Kimin kalbinde Allah’ı zikrettiği zaman, Allah’ın katından gelen salâvât-rahmet, salâvât-fazl, partiküllerinden fazıllar kimin kalbinde birikebiliyorsa işte onlar amilüssalihat, nefsi ıslâh edici ameller yapanlardır.
Sevgili ögrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Nefsi ıslâh edici ameller işleyenler… İşte müessese böyle bir dizaynı gerektiriyor.
Sevgili ögrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Böyle bir tövbe yoksa kişi Allahû Tealâ tarafından seçilmemişse bunların hiçbirisi olmaz. Allahû Tealâ tarafından seçildikten sonra, Allah'a ulaşmayı dilememişse gene olmaz, ama Allahû Tealâ tarafından seçilmişse ve Allah'a ulaşmayı dilemişse, o kişiye Allahû Tealâ hayat hakkı vermişse, mutlaka onu mürşidine ulaştıracaktır. 12 tane ihsanla ulaştıracaktır ve tâbiiyetten sonra kişi kalbine îmân kelimesi yazılarak mü'min olacaktır. O zaman bu kişi zikir yaptığında Allah’ın ismini “Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…” diye tekrar ettiğinde Allah’ın katından salâvâtla rahmet ve salâvâtla fazl partikülleri gelecek kişinin göğsüne, göğsünden kalbine ulaşacak ve kalbinden mührünü kalbinin alt tarafına iterek zülmanî kapıyı kilitleyecek, zülmanî kapıyı mühürleyecek ve böyle bir dizaynda o kişinin kalbinin içine giren salâvâtla rahmet ve salâvâtla fazl partiküllerinden fazıllar, o kişinin kalbindeki îmân kelimesinin çekim gücüne kapılarak, o çekim gücünün etrafında, îmân kelimesinin etrafında toparlanmaya başlayacaktır. Ve artık Allah’ın bütün emirlerini mutlaka yerine getirmek isteyen, yasak ettiği hiçbir fiili asla işlemeyecek olan ruhun hasletlerinin paralelinde olan faziletler, o kişinin nefsinin kalbine girecek ve yerleşecektir. Bunun adı nefs tezkiyesidir. O kişinin nefsinin tezkiyesi söz konusudur.
İşte sevgili öğrenciler, izleyenler ve dinleyenler! Böyle bir muhteva söz konusu. Öyleyse böyle bir muhtevada kişinin nefsinin kalbinde faziletler birikiyor. İlk %7 nur birikimi; Nefs-i Emmare. Sonra her %7 nur birikiminde Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye ve Tezkiye kademeleri ve ruhun 7 tane gök katında Allah'a doğru yükselmesi, Allah'a ulaşması. Sadece bu şartlar altındaki bir kişi amilüssalihat yapabilir.
Bir insan Allahû Tealâ tarafından seçilmediyse, Allah'a ulaşmayı dilemediyse ve mürşidine 12 tane ihsan alarak ulaşmadıysa, o kişi ne kadar çok zikir yaparsa yapsın, nefsinin kalbinde nefsi afetlerden arındıracak olan, saflaştıracak olan, faziletleri nefsin kalbinde yerleştirecek olan bir ameliyeye başlayamaz. Zikri ona hiçbir şey sağlamaz. Ayrıca mürşide tâbî olduğunu zanneder. Tâbî olmamıştır, sadece formaliteyi yerine getirmiştir, tövbe etmiştir. Ama tâbiiyeti gerçekleşmemiştir. 12 tane ihsan almadığı gibi, 7 tane ni’met de almamıştır. Nefsinin kalbinde de îmân kelimesi yazılmadığı için, nefs tezkiyesi diye bir olay hiçbir zaman gerçekleşmeyecektir yani amilüssalihatı işlemesi mümkün olmayacaktır kişinin.
Öyleyse bir insanın Allahû Tealâ tarafından seçilmesi söz konusu. Arkadan Allah'a ulaşmayı dilemesi söz konusu. Ondan sonra da 12 tane ihsanla mürşidine ulaşması söz konusu. Ancak bundan sonra o kişi nefs tezkiyesi yapar. Hem bütün günahları sevaba çevrilir hem de o kişi amilüssalihat yapar, nefsi ıslâh edici amellerde bulunabilir. Bu kişi Allah'a ulaşmayı dilememişse, bunların hiçbirisi olmaz. Bu kişi Allah'a ulaşmayı diledikten sonra mürşidine ulaşmamışsa gene olmaz.
Öyleyse kişi Allah'a ulaşmayı dileyecek, mutlaka mürşidine ulaşıp 12 tane ihsanla ulaşıp önünde diz çökecek, tâbî olacak, Allahû Tealâ’dan 7 tane de ni’met alacak. Ancak o zaman bu kişi için nefsi ıslâh edici amel başlar.
Furkân Suresinin 69. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ cehenneme gideceklerden bahsediyor:
25/FURKÂN-69: Yudâaf lehul azâbu yevmel kıyâmeti ve yahlud fîhî muhânâ(muhânen).
Kıyâmet günü onun azabı kat kat artar. Ve orada alçaltılmış olarak ebediyyen kalır.Furkân-70’de de diyor ki:
25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).
Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).“Ama kim tövbe ederse, 12 tane Allah'tan ihsan alarak irşad makamına ulaşır, onun önünde tövbe ederse ve böylece mü'min olursa (Sadece böyle mü'min olunabilir, başka bir alternatif yok.) ondan sonra da nefs tezkiyesine başlarsa, amilüssalihat yaparsa; Biz onların bütün günahlarını sevaba çeviririz.” diyor. İşte amilüssalihat yapmanın temel şartı bu; tövbe etmek. Tövbe etmenin arkasından mü'min olmak, ancak bu standartlarda söz konusu oluyor.
Öyleyse böyle bir tövbe yoksa Allah'a ulaşmayı dilemek, 12 tane ihsanla mürşidine ulaşmak, o mürşidin önünde tövbe etmek söz konusu değilse, hiç kimse nefs tezkiyesi yapamaz. Ne kadar çok zikrederse zikretsin Allah'ı, o kişinin zikri, Allahû Tealâ tarafından onun kalbine nur gönderilmesine asla sebebiyet vermez. Öyleyse illiyet rabıtası, böyle bir tövbenin yapılmasıyla amilüssalihat arasında geçerlidir. Kardeşimiz de onu burada açıklamış oluyor.
Öyleyse Allah'a ulaşmayı dileyen, 12 tane ihsanla mürşidine ulaşan ve önünde diz çöken bir kişinin mü'min olması söz konusu, nefsi ıslâh edici ameller işlemesi söz konusu. Ama bu durumda olmayan birisi, herhangi bir insan Allah'a ulaşmayı dilememişse, Allah'tan hiçbir zaman 12 tane ihsan almayacaktır. Hangi mürşide ulaşırsa ulaşsın, hangi mürşidin önünde tövbe ederse etsin, asla nefsi ıslâh edici ameller, amilüssalihat işlemesi mümkün olmayacaktır. Öyleyse bu tövbeyle amilüssalihat arasında, nefsi ıslâh edici ameller arasında kesin bir illiyet rabıtası söz konusudur. Allah razı olsun.