TEBLİĞ

29.08.2013 21:39

                         

Tebliğ, yaşamakta olan herkese mutlaka yapılmıştır ve hayattayken kişi mutlaka tebliğe muhatap   olacaktır.

                          Kişi tebliğe muhatap olduğu zaman dört alternatif vardır:

  1. Tebliği kabul edip Allah'a ulaşmayı dilemek

    Tebliğe muhatap olan insanlardan kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ tarafından hem uzuvları üzerindeki hem de hassaları üzerindeki engeller mutlaka kaldırılır. O kişi kör, sağır ve dilsizken; gören, işiten ve idrak eden birisi olur.
  2. Tebliğe aldırmamak Allahû Tealâ, tebliğe aldırmayanların basar isimli görme hassalarının üzerine gışavet çeker. Sem'î isimli işitme hassalarını ve kalplerini mühürler. Onlar, idrak edemezler, göremezler, işitemezler.

    45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).
    Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?
     
  3. Tebliğ yapana öfkelenmek, kızmak, nefretle arkasını dönmek Tebliğe muhatap olanlar söylenenlere itiraz ediyorlar karşı çıkıyorlar hatta öfkeleniyorlar. O zaman Allahû Tealâ uzuvları engeller: Kulaklara vakra, kalplere ekinnet, gözlere hicab-ı mesture koyar.

    17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).
    Sen Kur'ân'ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah'a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

    17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
    O'nu (Kur'ân'ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur'ân'da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.
     
  4. Başka insanları da Allah'a ulaşmayı dilemekten men etmek

    Hem uzuvlara hem hassalara engel konulmasına sebep olur.

    Allahû Tealâ burada sağırlardan ve körlerden bahsetmektedir. Allah'a ulaşmayı dilemedikleri sürece insanlar hep dalâlette kalacaklardır.
  5. Bugün İslâm'ın herşeyi inkâr edilmektedir. Allahû Tealâ buyuruyor: "Allah'a ulaşmayı dilemeyen mutlaka cehenneme girer." Kimsenin umurunda değil, hiç kimse Allah'a ulaşmayı dilemiyor. Dîn adamlarından insanlara, Allah'a ulaşmayı dileyeceksiniz, diye bir talep, bir bildiri ulaşmıyor, hatta inkâr ulaşıyor. Böyle birşey yoktur, diyorlar. Mürşid mi? Son Mürşid Peygamber Efendimiz (S.A.V) idi, artık yoktur, diyorlar. Ruhun ölmeden evvel Allah'a ulaşması mümkün değildir. Çünkü bize hayat veren ruhtur, ruhumuz vücudumuzdan ayrıldığı anda ölüdür, diyorlar. Fizik vücudun teslimi mi? Hiç böyle bir teslim söz konusu değildir, diyorlar. Nefsin teslimi mi? Hayır. İslâm'ın 5 tane şartı vardır ve İslâm zaten Allah'a teslim demektir. Kim İslâm'ın 5 tane şartını gerçekleştirirse, işte o Allah'a teslim olmuştur, deyip, bunlara inanan zavallı tertemiz insanları cehenneme mahkûm ediyorlar.

    İşte bu açıdan son derece önemli bir suali var Allahû Tealâ'nın burada: "O resûl geldikten sonra, O tâbî olmayan, O'ndan yüz çeviren insanlar, Allah'ın dîninden başkasını mı arıyorlar?" Zaten Allah'ın dîninden başka bir dîni, bu insanlar kendilerine oluşturmuşlar. Dîn diye dînsizliği yaşıyorlar. Allah'ın bütün farzlarının yok edildiği bir dîn anlayışı, amaçların hepsini ortadan kaldıran, insanları araçlara bağlayan, insanları cennet yerine cehenneme ulaştırcak olan zavallı bir dîn anlayışı bütün İslâm alemine hakim olmuş durumdadır.

    Ya insanoğlu ölmeden evvel ruhunu Allah'a ulaştırıp teslim eder, arkadan fizik vücudunu, nefsini de, iradesini de teslim eder ya da insanlar teslim olmayı istemezler. Ama bu birşey ifade etmez, çünkü öldükten sonra vücutlarından ayrılmak zorunda kalan ruhlarını Cebrail (A.S) alır, gene Allah'a götürüp teslim eder. O ruhlar Allahû Tealâ'ya teslim olur ama kişinin iradesi bunu istememiştir. Bu yüzden Allahû Tealâ bu tarzda bir teslimi kerhen teslim addediyor.

    Kâinatın neresinde insanlar yaşarsa yaşasın, hangi gök katında yaşarsa yaşasın ya da yıldızların hangisinde yaşarsa yaşasın netice değişmez. Bizim dünyamıza göre göklerde yaşayan o insanlar ya kerhen ya da tav'an ruhlarını mutlaka Allah'a teslim edeceklerdir. Tav'an teslimde 4 teslim de var, kerhen teslimde sadece ruhun teslimi var ama mutlaka vardır. Ruhlarını mutlaka ya Azrail (A.S), ya kendileri Allah'a ulaştıracaklardır.